Tüketici hukuku-TÜKETİCİ AVUKATI
Kişisel verilerin korunması-Tüketici Hukuku
Tüketici hukuku kişisel verilerin korunması hakkını düzenleyen özel bir kanun olan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe girmesiyle beraber; kişisel veriler büyük bir merak konusu haline gelmiş ve her kesimden konuya ilgi duyulmaya başlanmıştır.
Kişisel verilerin korunması ülkemiz açısından yeni gelişen bir hukuk dalı olsa da; bu konuyla ilgili çalışmalarımız uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. 6698 sayılı Kanun ve ardından yapılan düzenlemelerle beraber de kişisel veriler faaliyet alanlarımız arasında büyük pay sahibi haline gelmiştir.
Kişisel veriler ile ilgili soruşturma ve davalarda müvekkillerimizi temsil etmekte ve bu konuda hukuki danışmanlık hizmeti vermekteyiz. Ayrıca Kanun’un getirdiği yükümlülüklere uyumlu hale gelmek adına; alanında özel uzmanlık gerektiren teknik alanda Türkiye’nin önde gelen çözüm ortakları ile işbirliği çerçevesinde Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na uyumluluk projeleri Dikicioğlu Hukuk bürosu olarak Tüketici hukuku konusunda uzman kadromuzla yürütmekteyiz
. Bu uyumluluk projeleri kapsamında gerçekleştirdiğimiz aşamalar ise şu şekildedir: • Bilgilendirme eğitimi • Kişisel veri envanterinin çıkarılması • Boşluk analizi • Uyum danışmanlığı • Proje yönetimi
Görevi İhmal Etmek /Yolsuzluk-Tüketici Hukuku
Görevi kötüye kullanma, kamu görevlisinin görevini yapmaması veya hukuka aykırı bir şekilde yapmasıdır. Görevi kötüye kullanma, üç şekilde meydana gelirse suç olarak kabul edilir:
-Kamu görevlisinin yapmakla görevli olduğu görevini yapmaması şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu,
-Kamu görevlisinin görevini kanunun öngördüğü şekilde yapmaması şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu,
-Kamu görevlisinin görevini zamanında yapmayıp geciktirmesi, yani görevi ihmal şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu.
Mevcut TCK’nın 257. maddesi görevi ihmal suçu ile görevi kötüye kullanma suçunu aynı maddede düzenlemiştir. Görevi ihmal suçu, ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu olarak yeniden tanzim edilmiştir.
Genel norm niteliğindeki görevi kötüye kullanma suçu; öncelikle uygulanması gereken özel norm niteliğindeki rüşvet suçu (TCK md.252), irtikap suçu (TCK md.250) ve zimmet suçu (TCK md.247) ile karıştırılmamalıdır:
İrtikap suçu, kamu görevlisinin nüfuzunu kullanarak belli yoğunlukta baskı veya hileli davranışlar sergilemesi ile meydana gelen bir suç tipidir.
Rüşvet suçu, bir tarafta “rüşvet alan” kamu görevlisinin diğer tarafta “rüşvet veren” kişinin olduğu çok failli bir karşılaşma suçudur.
Zimmet suçu, kamu görevlisi olan şahsın görevi nedeniyle zilyetliği kendisine verilmiş olan veya gözetimiyle sorumlu olduğu mallar üzerinde görev çerçevesine aykırı bir şekilde tasarrufta bulunmasıyla oluşan bir suçtur.
Özel Hayatın Gizliliği-Tüketici HUKUKU
Özel hayatın gizliliği, tüketici hukuku insanın sosyal hayat içerisinde sağlıklı bir birey olarak varolması için korunan bir hukuki değerdir. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ile özel hayata müdahale girişimlerinden bireyin korunması amaçlanmıştır.
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu,tüketici hukuku kişinin başkaları tarafından bilinmesini istemediği hayatının özel alanlarına girilmesini cezalandırarak bireye hukuki güvenlik sağlar.
TCK md.134’te düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu; hayatın özel alanına ilişkin değerleri koruyan genel norm niteliğinde bir suç olup özel norm niteliğindeki aşağıdaki benzer suçlarla karıştırılmamalıdır:
-Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu
-Bilişim suçları
-Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu
-Kişisel verileri ele geçirme,yayma veya başkasına verme suçu
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Şartları (TCK M.134)
Birey sosyal hayatın farklı katmanlarında kendi hayatına ait farklı varoluş biçimleriyle ortaya çıkar.Tüketici Hukuku ve Özel hayatın gizliliği suçu ile yalnızca bireyin “özel hayatının gizliliği” kapsamında olan alana müdahale edilmesi halinde cezalandırılması söz konusudur.
Özel hayat birçok farklı katmandan oluşmaktadır. Tüketici Hukuku ve Özel hayatın gizliliği suçu ile özel hayatın yalnızca gizli alanı koruma altına alınmıştır. Bireyin sinema veya tiyatroya gitmesi, havuza girmesi, spor yapması da özel hayattır.
Fakat toplumun diğer bireyleriyle aynı alanlarda yapılan bu faaliyetler “özel hayatın gizliliği” kapsamına alınabilecek faaliyetler değildir. Özel hayatın gizliliği, kişisel faaliyetlerin toplumun diğer bireyleri tarafından bilinmesinin istenmediği noktada başlar.
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu da bireyin bilinmesini istemediği bu özel alana müdahaleyi engellemek için ihdas olunmuştur.
Özel hayat, başkalarının bilmediği ve bilmesi gerekmediği, kişinin herkesten gizlediği hayatıdır.
Özel hayatın sosyal yaşamın her alanında var olduğunu özellikle vurgulamak gerekir. Birey, ister özel konutunda isterse sokak, park, iş ve alışveriş merkezleri gibi sosyal alanlarda olsun mutlaka her alanda özel hayatı vardır.
Örnek vermek gerekirse, alışveriş merkezinde alışveriş yapan bir kadının alelade fotoğrafının çekilmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaz. Ancak, aynı kadının eteğinin altına kamera tutarak fotoğraf çekmek özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur.
Çünkü birinci fiil de birey, sosyal hayatın ortak alanında gözlemlenmekte, ikinci fiilde ise her ne kadar birey sosyal içerisindeyse de tamamen özel hayatının gizliliği ihlal edilmektedir.
Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir.
Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez.
Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez.
Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır (Y12CD-K:2016/8242).
Bir kimsenin açık alandaki alelade resimlerinin sık sık çekilmesi halinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluşmasa da, TCK md. 123’te tanımlanan “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçu oluşabilir (Y12CD-K:2012/5809).
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, insanların birbirinin gizli yaşam alanlarına girerek başkalarının görmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayını saptaması veya kaydetmesi fiilini cezalandırmaktadır.
Suç, genel kastla işlenen bir suçtur. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işleyen kişinin başkasının özel hayatına müdahale ettiğini bilmesi ve istemesi suçun oluşumu için yeterlidir.
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu serbest hareketli bir suç olup özel hayatın gizlilik alanına herhangi bir fiil ile girmek yeterlidir.
Daha çok konuda bilgi almak için lütfen buraya tıklayınız.
Antalya Avukat 0850 302 4805